Deniz soğuk ve karanlık.Korkutuyor. Yine de buradayım. Kimseler yok. Bir ben, deniz ve ay... Yıldızlar terk etmiş gökyüzünü. Şafak sökmek üzere. Hepten susmuş dünya. Ben de...
Şehrin ışıkları, göz kamaştıran cazibesiyle davetkar bir kadın gibi çağırıyor. "Gidersem kaybolurum" düşüncesi önüme aşılması güç bir duvar örse de, dayanılmaz merak duygusu kamçılıyor bedenimi. Önce yavaş, sonra koşar adımlarla atıyorum kendimi şehrin kucağına. Kaldırımlar benim. Kimseye çarpmadan yürüyorum. Yol boyunca ışıkları açık bir kaç eve göz ucuyla bakıp geçiyorum. Uzak siren sesleri içimi ürpertiyor. Eğlence mekanlarının çılgın müzik seslerinde, boğuluyor yardım çığlıkları. Derinden buğulu bir ses duyuyorum. Sesin geldiği yöne doğru, nispeten hızlı adımlarla ilerliyorum. İlahi beyanı seslendiren bir ihtiyar, penceresinin kenarında karanlığı aydınlatıyor. Az dinledikten sonra devam ediyorum. Bir evden çığlık duyuluyor. Kavga var. Ev hali, olur deyip geçiyorum. Sabahçı kahvesinde akşamdan kalanlar uyukluyor. Kahveci yılların yorgunu; uyumuyor. Ara sokaklara dalıyorum, ıslık çalarak. Çöpleri karıştıran kediler, sesimle irkilip kaçıyorlar. Çöpleri karıştıran adamlar kaçmıyor. Adımlarım, ister istemez sıklaşıyor. Ana caddeyi arıyorum. Bir sarhoş düşe kalka evine ulaşmaya çalışıyor.
Aynı gecenin örttüğü başka bir yerdeyim. Uyumayan çocuklar var. Hastalık, açlık, sefalet uyutmuyor. İstemiyorlar da. Uykunun felaket getireceğine inanıyorlar. Güneşin, yeni ümitlerle geleceği sabahı iple çekiyorlar.
Uykuya yenik düşmüş, minik gözler vardı başka yerlerde,bomba sesleriyle uyanan veya ebedi uykuya geçen. Sapanlarıyla tank durduran minik eller, geceyi gündüze çeviren bombalarla, parçalanan küçük bedenler ve geceleri cinayetler işleyen, gündüzleri ağlama duvarında ağlayayan, büyükler vardı.
İlğine kadar sömürülmüş kara kıtanın gece tenli çocuları, çamurlu da olsa bir yudum su ve karın doyuracak herhangi birşey bekliyordu; ses duvarını aşabilen ülkelerden. Bir mumyayı andıran vucutları ile, yaşamın kıyısından ayna tutuyorlardı insanlığa. Bakamıyorduk.
Bir çocuk, süreki bir şeyler tekrarlayıp duruyordu.
"Güneşi bekliyorum.
Denizin ardından göğe yükselen,
Gecenin örtüsüne bürünmüş herşeyi,
Gözler önüne seren "
Bir bayram sabahını, böyle bekliyordu dünya. Sabah olunca, herkes birbirine "İyi bayramlar." diyecekti. Ben, sadece el öpecektim sessizce. Annemin "İyi bayramlar göresin inşallah." dediği günleri, özlemle bekleyerek..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder