Hastane koridorları bilindik görüntüler sergiliyordu. Hastalar, doktorlar diğer görevliler. Bir panayır yeri gibi kalabalık ama eğlendirmiyor aksine bunaltıyordu. Bir hemofili hastasına kan vermeye gitmiştik. Onbir yaşında bir çocuk. Top oynarken düşmüş ve sonra da anne babasına söylemeyi unutmuş. Derken iki gün kadar sonra iç kanama başlamış. Apar topar hastaneye taşınmışlar.
Hastaneye vardığımızda hastamızın annesi acı içinde ağlıyor çaresiz baba ise güçlü görüntüsüyle dertli kadını teselli etmeye çalışıyordu; ana yüreğinin teselli kabul etmez yapısını hesaba katmayarak. Hemen kan vermek için gerekli formu doldurduk ve sıramızı beklemeye koyulduk. Görevli hemşire belli ki sabah beri hastalara ve yakınlarına laf anlatmaktan veya anlatamamanın vermiş olduğu sıkıntıdan barut fıçısı gibi olmuş patlayacak yer arıyordu. Muhataplarının inadı ise yangını körüklüyordu. Oturacak bir yer aradım bulamayınca duvar dibinde hastaneye beraber geldiğimiz arkadaşlarla üç beş laf ettik. Öylesine, havadan sudan, sıkıntımızı üzerimizden atmaya yönelik konuşmalardan ibaret bir sohbetti yaptığımız. Ara sıra bir görevlinin isim okuyarak kan verecek olanları çağırmasıyla bölünüyordu sohbetimiz. Yorulduğumu hissettim ve yaslandığım duvardan doğrularak yere çöktüm. İşte o sırada yaşlıca bir kadın elindeki kâğıdı etrafındakilere göstererek ilerliyordu. Önümde durdu elindeki kâğıdı bana ve yanımdakilere doğru uzatıverdi. İster istemez kâğıtta yazılanı okumaya çalıştım ( 0 rh – ) yazıyordu. Yaşlı kadının gözlerine baktım. Ağlamaklı hali rikkatime dokundu. Kan grubum uyuşmuyordu Hayır, manasına kafamı salladım onu boş çevirmek istememiştim. Kadın yanımdan uzaklaşırken düşüncelerimi de alıp götürmüş, uzak hatıraları kıyısına savurmuştu. Evet, bu kan arama işi bana yabancı değildi. Çok defa bende yakınlarım için kan aramıştım. O kadının çaresizliğini az da olsa hissedebilmiştim. Kadının kimsesizliği ve çaresizliği canımı sıkmıştı ve birden dimağımda beliren şu sözler beni çaresizlerin çaresi kimsesizlerin kimsesine yöneltti
Her kimsenin vardır kimsesi
Hiç kimse yoktur kimsesiz
Bu gün biz kimsesiz kaldık
Ey kimsesizler kimsesi
Ey çaresizlerin çaresi ve ey kimsesizler kimsesi bu kadının ve tüm Ümmet-i Muhammed’in hastalarına şifa, çaresizlerine çare ver çünkü Şafi-ül Hakiki ve Samed sensin. Allah’ım bu duamı en sevdiğinin hatırına kabul et.
Bu şekilde kadıncağıza yardımcı olamamanın vermiş olduğu sıkıntıda bir nebze olsun kurtulmuştum. Duanın verdiği rahatlamayı tüm benliğimle hissetmeye çalışıyordum. İnsan böyle anlarda ne kadar çaresiz olduğunu ve hayatının nasıl da pamuk ipliğine bağlı olduğunu çok iyi anlıyor. İnsanın hayatta kalmasının tamamen Hayy ve Kayyum Allahın kudret elinde olduğu apaçık ortaya çıkıyor.
Evet. Allah insanı ve onun karşılığı kâinatı mükemmel bir denge içinde yaratmıştı. Öyle ki bu düzen içindeki ufacık bir karışıklık, bir eksiklik büyük sorunlara yol açmakta ve ölümle sonuçlanabilmekteydi. İnsan, ne kadar da acizdi yaratan karşısında. Nefsin tüm firavunvari çalımlarına karşın sinek kadar basit sorunlar tüm kibir balonlarını söndürebiliyordu. Bir litrelik kan kaybı hayatı tehlikeye sokabiliyordu. DNA zincirindeki bir dizilim hatası sakat bırakabiliyordu insanı. Hiçbir problem yoksa bile bir kaza hayatı felç edebiliyordu. Hayatı veren aynı zamanda idame de ediyordu. Hastalığı veriyor. Şifayı da gönderiyordu. Dermanın nerden geldiği bilinse de, bilinmese de şefkati sonsuz Yaradan yine de çaresizlere çare oluyordu ve kimsesizlere kimse… Ne ki insan bunu bilseydi, yardımı O’ndan isteseydi, verdiğine şükür etseydi hem şifa hem sevap idi.
Kan vermek için adım okununca düşünce deryasından sahile çıkıp kan verme odasının yolunu tuttum. Hayat bakiyemin bir günü daha hayırla sonuçlanmıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder